(n) หน่วยกู้ชีพ เช่น Ottawa citizens deserve optimum healthcare, so the Paramedic Service hires only the best paramedics and provides them with the most sophisticated programs.
(n) การข่มขู่, การทำให้ตื่นตระหนก เช่น Sexual harassment can present serious problems for a business owner. In addition to creating tension in the workplace and potential friction between employees, it can significantly cost you if an employee decides you haven't done enough to prevent it.
[なかぽち, nakapochi] (n) (See 中黒,中点) middle dot (typographical symbol used between parallel terms, names in katakana, etc.); full-stop mark at mid-character height; interpoint (interword separation) [Add to Longdo]
[あらい, arai] -grob (Struktur,Material,Arbeit), -rauh (Oberflaeche) [Add to Longdo]
Result from Foreign Dictionaries (21 entries found)
From The Collaborative International Dictionary of English v.0.48 [gcide]:
Ara \A"ra\, n. [L.] (Astron.)
The Altar; a southern constellation, south of the tail of the
Scorpion.
[1913 Webster]
From The Collaborative International Dictionary of English v.0.48 [gcide]:
Ara \A"ra\, n. [Native Indian name.] (Zool.)
A name of the great blue and yellow macaw ({Ara ararauna}),
native of South America.
[1913 Webster]
From WordNet (r) 3.0 (2006) [wn]:
Ara
n 1: a constellation in the southern hemisphere near Telescopium
and Norma
2: macaws [syn: {Ara}, {genus Ara}]
From V.E.R.A. -- Virtual Entity of Relevant Acronyms (June 2006) [vera]:
ARA
Administrative Request Acknowledge [message] (LFAP)
From V.E.R.A. -- Virtual Entity of Relevant Acronyms (June 2006) [vera]:
ARA
Affiliate Registration Authority (RA, PKI, ITU)
From V.E.R.A. -- Virtual Entity of Relevant Acronyms (June 2006) [vera]:
ARA
Apple[talk] Remote Access (Apple, AppleTalk)
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
breather
1. nefes alan kimse
2. (k.dili.) teneffüs, paydos, ara.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
cessation
1. durma, kesilme, inkıta
2. fasıla, ara.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
abscission
1. kesme, kesilme, ani bitiş
2. (kon) (san) inkıta, ara, fasıla.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
distance
1. mesafe, uzaklık, ara, menzil
2. müddet, fasıla
3. aralık
4. (güz) (san) buut, perspektif
5. geride bırakmak. a good distance off epeyce uzakta. at a distance uzakta, uzak bir yerde
6. belirli bir mesafede. from a distance uzaktan. keep one's distance haddini bilmek, sokulmamak, 1üzumlu olan mesafeyi muhafaza etmek. middle distance orta buutta. within striking distance vurulabilecek mesafede.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
half
1. yarım (for less than one)
2. buçuk (for more than one)
3. yarı, yarı yarıya
4. kısmen
5. yarı. half binding arkasıyla köşeleri deri ve yanları kâgıt veya bez cilt. half blood melez, yarım kan. half brother üvey erkek karde, anne veya babası bir olan erkek kardeş. half crown iki buçuk şilin değerinde eski ingiliz gümüş parası. half gainer balıklama dalış. half hitch dülger bağı bir volta, sade ilmik. helf holiday yarım gün tatil, öğleden sonra tatil. half life (fiz.) radyoaktif bir maddenin yarısının kaybolması için gerekli olan müddet, yarılanma süresi. half measures yeterli olmayan tedbirler. half mourning yarı matem elbisesi, matem süresinin sonunda giyilen grili veya beyazlı elbise. half nelson (spor) boyunduruk. half note (müz.) ikilik nota, beyaz nota. half pay yanm maaş
6. açıkta bekleme maaşı. half pint bir bardaklık öIçü
7. ABD, (argo) kısa boylu adam. half seas over sarhoş. half sister üvey kız kardeş. half sole gizli pençe, yanm pençe .half time haftaym, ara
8. yanm günlük (çalışma) at half cock tetiği yan çekilmiş halde
9. çileden çıkmış halde, tepesi atmış olarak. better half eş (kadm veya erkek) by half çok fazla. cut in half, cut into halves yarıya bölmek .do a thing by halves bir işi yanm yamalak yapmak. go halves yarı yarıya böIüşmek. go off halfcocked (k.dili.) tedariksiz gitmek. have half a mind meyilli olmak. It is half past one. Saat bir buçuk. not half bad hiç de fena olmayan.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
interruption
1. ara, fasıla, kesilme, inkıta, arası kesilme.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
interspace
1. ara vermek, aralık bırakmak
2. ara, aralık, fasıla .
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
interval
1. aralık, fasıla, mesafe, ara
2. müddet, zaman
3. (müz.) iki ses arasındaki perde farkı, enterval, aralık. at intervals aralarla, fasılalarla, zaman zaman, ara sıra.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
letup
1. azalma
2. sakinleşme
3. ara.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
meantime , meanwhile
1. ara, aradaki zaman
2. arada
3. aynı zamanda. in the meantime arada
4. iken.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
recess
1. tatil vakti, paydos, teneffüs, ara.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
wait
1. bekleme, bekleme süresi
2. gecikme
3. ara
4. pusu
5. (İng.) Noel'de sokaklarda çalıp söyleyen müzisyen grubu üyesi. lie in wait pusuya yatmak.
From English-Turkish FreeDict Dictionary [reverse index] [fd-tur-eng]:
truce
1. ateşkes, mütareke anlaşma
2. ara, fasıla.
From Dutch-English Freedict dictionary [fd-nld-eng]:
ara [ara]
macaw
From Latin-English Freedict dictionary [fd-lat-eng]:
ara
altar
แสดงได้ทั้งความหมายของคำเดี่ยว และคำผสม ได้อย่างถูกต้อง
เช่น Secretary of State=รัฐมนตรีต่างประเทศของสหรัฐฯ (ในภาพตัวอย่าง),
High school=โรงเรียนมัธยมปลาย